12 Mart 2010 Cuma
KÖSTEBEK
Keseli köstebekler vücut ölçüleri ve görünüşleri ile etenelilere dahil bir familya olan altın köstebeklere (Chrysochloridae) benzer. 9 - 18 cm uzunluğa ulaşırlar ve sert, kısa bir kuyrukları vardır. Postlarının rengi beyaz, pembe ve kızıl altın rengi arası değişir. Vücut yapıları kumun içinde kazarak geçirdikleri yaşam şekillerine mükemmel uyum sağlamıştır. Ön ayaklarının üçüncü ve dördüncü parmakları diğerlerinden daha büyüktür ve kürek şeklini almıştır. Diğer parmakları daha küçüktür ama keskin tırnaklara sahiptir. Bacakları postun altında saklı durabilecek kadar kısadır. Postunun altından sadece ayakları görünür. Kuyruğu kısa ve kalın bir deri ile kaplıdır.
Burnunun üzerinde kazmakta faydalı olan çıkıntıları vardır. Küçük kulakları postunun altında saklıdır ve deriden oluşan bir kapatma fonksiyonu vardır. Gözleri neredeyse tamamen deri ve kaslar ile kaplıdır ve kullanılmaz hale gelmiştir. Kazarken kullandığı kafasının daha sağlam olması için boyun kemikleri birbirleri ile birleşmiştir.
Yaşam şekli [değiştir]
Keseli köstebekler, bilinen köstebekler gibi sadece yer altında yaşamazlar. 8 santimden derine dalmazlar. Kumun içinde yüzerek hareket ettiklerini söylemek daha doğru olur. Zaten kazdıkları kum arkalarında tekrar akıp eski haline dönüştüğü için kalıcı tüneller üretemezler. Ara sıra kumun üzerinde de yürüyerek hareket ederler.
Keseli köstebekler nerdeyse hiç ses çıkarmazlar. Çok nadir olarak zayıf sesli çekirge cırcırını andıran sesler çıkarırlar.
Beslenme [değiştir]
Keseli köstebekler genelde böcek larvaları ile beslenir. Ara sıra böcek ve tohumlar da yerler.
Üreme [değiştir]
Üremeleri hakkında çok az bilgi vardır. Erkeklerde testisler vücudun içinde saklıdır. Dişilerin karnında, girişi arka tarafta bulunan yassı bir kese olur. Kesenin üzerinde, keseyi ikiye bölen uzunlamasına bir deri çıkıntısı vardır. Bu çıkıntının her iki tarafında birer meme bulunur. Dişinin sabit kuyular kazıp, bir süre keselerinde besledikleri yavrularını, sonradan bu kuyuya yerleştirdikleri tahmin edilir.
Git ve: kullan, ara
Vikipedi:Taksokutu
Keseli köstebek
Korunma durumu: Tehlikede (EN)
Güney keseli köstebeği (Notoryctes caurinus)
Güney keseli köstebeği (Notoryctes caurinus)
Bilimsel sınıflandırma
Alem: Animalia (Hayvanlar)
Şube: Chordata (Kordalılar)
Sınıf: Mammalia (Memeliler)
Alt sınıf: Marsupialia (Keseliler)
Üst takım: Australidelphia
(Avustralya keselileri)
Takım: Notoryctemorphia
(Keseli köstebekler)
Familya: Notoryctidae
(Keseli köstebekgiller)
Cins: Notoryctes
Stirling 1891
Türler
Metne bakınız.
YILAN

Evrim
Yılanların fosil kayıtları göreli olarak zayıftır, çünkü yılan iskeletleri genellikle küçük ve kırılgan olduğundan fosilleşme nadiren görülür. Yine de Güney Amerika ve Afrika'da henüz günyüzüne çıkarılan kertenkele benzeri iskeletsel yapılarla 150 milyon yaşındaki türler kolaylıkla yılan olarak tarif edilebilmektedir.[5]:11 Karşılaştırmalı anatomi temelinde yılanların kertenkelerin soyundan geldiğine dair konsensus bulunmaktadır.[5]:11 [6] Fosil kanıtları yılanların monitör kertenkeleri gibi çukur kazan kertenkelelerden veya Kretase dönemindeki buna benzer bir gruptan evrimleştiğini göstermektedir.[7] İlkel bir fosil yılan Najash rionegrina, sakrumlu ve tamamen karasal olan iki bacaklı bir çukur kazan hayvandı.[8] Bu varsayımsal ataların günümüzdeki bir benzeri, yarı sucul olmasına rağmen Borneo'nun kulaksız monitör kertenkelesi Lanthanotus'dur.[9] Toprak altı formları, çukur kazmak için gelişmiş ve dış uzuvlarını kaybetmiş vücutlara evrimleşmiştir.[9] Bu hipoteze göre, şeffaf, kaynaşmış göz kapakları, ve dış kulakların kaybolması gibi özellikler, korneaların çizilmesi ya da kulakların toprakla dolması gibi toprak altı zorluklarının üstesinden gelebilmek üzere evrimleşti.[7][9] Bazı ilkel yılanların arka ekstremitelere sahip oldukları bilinmektedir, ancak bunların pelvis kemikleri, omurgaya doğrudan bir bağlantıdan yoksundur. Najash'tan bir miktar daha eski olan Haasiophis, Pachyrhachis ve Eupodophis gibi fosil türlerinde arka ekstremiteler görülmüştür.[10]
Modern yılanlar arasındaki ilkel gruplar, pitonlar ve boaların işlevini yitirmiş arka ekstremiteleri (çiftleşme esnasında kavramaya yarayan pelvis çıkıntısı) bulunur.[5]:11 [10] Leptotyphlopidae ve Typhlopidae pelvik kemerden arta kalanların bulunduğu diğer gruplardır. Bu kısımlar bazen sert bir çıkıntı gibi görünür. Ön ekstremitiler hiçbir yılanda bulunmaz, ve bunların kaybolması ekstremiti morfojenezini kontrol eden Hox genlerindeki evrimle ilgilidir. Yılanların ortak atasının aksiyal iskeleti, diğer çoğu tetrapod gibi, servikal (boyun), torasik (göğüs), lomber (alt sırt), sakral (pelvis) ve kaudal (kuyruk) omurga gibi bölgesel olarak özelleşmiş yapılara sahipti.
Genel bilgiler
Yılanlar, genellikle üç metre öteyi göremezler. Koku almada burun deliklerini değil dillerini kullanırlar. Uzun ve çatallı dillerinin her iki ucu havadan ve yerden gelen kimyasal kokuları alır. İçeri çekildiğinde dil ucundaki kokular damaktaki jakobson organında duyu haline dönüştürülür. Engerek yılanları zehirledikleri avının izini dilleriyle takip ederler ve ölüsünü bularak yutarlar. Yılanların burun delikleri, ağız kapalıyken alt çenedeki hava borusunun üzerine geldiğinden ağızlarını açmadan solunum yaparlar. Avlarını yutarken ağız açık olduğundan burun deliklerinin hava borusuyla ilgisi kesilir. Böyle zamanlarda, vücutlarında bulunan hava torbalarındaki yedek havadan faydalanırlar. Çoğu yılanın sadece sağ akciğeri gelişmiş, diğeri adeta kaybolmuştur. Boa ve piton yılanlarında sol akciğerler küçüktür. İri avların yutulması uzun sürdüğü zaman ağız tabanında bulunan soluk borusunun girişi ağızdan dışarı çıkarılabilir. Bu özellik büyük hayvanları yemek için bir adaptasyondur, yılana ağız dolu olduğunda dahi nefes alma imkânı sağlamaktadır.
Yılanlar dış kulakları olmadığından uzun zaman sağır zannedilmiştir. Aslında çeneleriyle kulakları arasında kemik bağlantıları olduğundan, üzerinde bulundukları toprağın yansıttığı sarsıntıları kolayca işitirler. Çenesini yere koyan çıngıraklı bir yılan çok uzaktan gelen bir atın ayak seslerini bile kolayca duyabilir. Yılanların bulunabildiği arâzilerden geçen bir insan, gürültülü ayak darbeleriyle yürüdüğünde hiçbir yılana rastlamaz. Bazı yılanların göz ve burunları arasında ince zarlı iki çukur bulunur. Bunlar, sıcak kanlı hayvanların vücutlarından yayılan ısı dalgalarını (infrared) tespit ederler. Bunların sayesinde avlarını karanlıkta bile bularak takip ederler.
Yılan zehiri av etini eritmeye yarayan kuvvetli bir sindirim sıvısıdır. Zehirsiz yılanlarda bile zehirli olan kuvvetli bir sindirim sıvısı vardır. Ağızlarına parmak sokulduğunda veya dişlendiğinde tükürüklerinden dolayı yanma ve şişme yapar. Dişleri sökülen zehirli yılanlarda dişler tekrar sürer. Yılanların renkleri ve boyları çeşitlidir. Zehirli yılanların başları üçgen ve kuyrukları küt olduğu söylenirse de bunlar kesin belirtiler olamaz. Her yılanı zehirli kabul ederek onlardan sakınmak gerekir.
ŞAHİN
Kartalgiller âilesinden, tıknaz yapılı, kanca gagalı, gündüz yırtıcılarından bir kuş. Kanatları uzun, kuyruğu kısa, tüyleri kahverengidir. Okyanusya’nın dışında bütün kıtalarda ve adalarda bulunur. Ekseriya ormanlık ve çayırlık bölgelerde barınır. Yüksek dağ veya ağaçlarda yuva kurar. Yuvanın içini yosun, hayvan kılları gibi yumuşak maddelerle döşer. Çok yükseklerde uçar. Saatlerce havada kanat çırpmadan süzülebilir. İri şahinler çoğunlukla kuş öldürürler. Daha küçükleri orta boylu memelileri, sürüngen, kurbağa solucan ve böcekleri yerler.
Avrupa, Orta Asya ve Afrika’da bol rastlanır. Kuzeyde yaşayanlar göç eder. Göç esnâsında 20-100 kadar şahin bir arada uçar. Amerika kıtasında kırmızı kuyruklu, kızıl omuzlu birçok şâhin yaşamaktadır. Şâhinin ayakları parmaklarına kadar tüylüdür. Tundraların kuşudur. Avrupa, Asya veAmerika’nın kuzeyinde yaşar.
Şâhinler keskin görüşlü olup, çok yükseklerden avlarını görürler. Şâhin insan gözünden sekiz kat daha iyi görür. Avını gözüne kestirince hızla kendini aşağı bırakır. Tamâmen açılmış güçlü pençeleriyle avını kavrar. Şâhinler en çok fâre avladıklarından faydalı sayılırlar. Tavşan yavrularını rahatça kaparak havalanırlar. Evcilleştirilerek avcılıkta da kullanılırlar.
Üreme devreleri şubat ile mart arasındadır. Açık kahverengi benekli, 3-4 yumurta yumurtlarlar. Kuluçka süreleri 28 gün kadardır. Yalnız dişisi kuluçkaya yatar. Yavruya eşler berâber bakarlar. 100 yıl kadar yaşarlar.
Çoğu türün üst bölümleri beyaz ya da kahverengi benekli, kanatları çizgilidir. Ama renkleri aynı tür içinde bile önemli ölçüde çeşitlilik gösterebilir.
Şahinler genellikle böcekleri ve küçük memelileri avlar, ara sıra kuşlara saldırır.
Çalı çırpıdan yaptıkları ve yumuşak maddelerle döşedikleri sağlam yuvaları ağaçların ya da kaya çıkıntılarının üzerinde bulunur. Dişiler yuvaya 2-5 tane kahverengi lekeli beyaz yumurta bırakır.



10 Mart 2010 Çarşamba
Yaban Domuzu
Üreme [değiştir]
Anne yaban domuzu, bir kerede 2-7 yavru yapabilir. Yavru altı aylık olana dek üst kürkü gelişmediğinden, alt kürkündeki sütlü kahverengi şeritler görülür (pijamalı adı buradan gelir). Her yeni doğan dişi yaban domuzu 6 ila 8 ay içerisinde üreme yaşına gelir.
Yaşam şekli [değiştir]
Evcil domuzun tersine zamanını, çamur birikintilerinde yuvarlanmakla geçirmez. Arada bir çamur banyosu yapar, ama bu yalnızca serinlemek veya derisindeki parazitlerden kurtulmak içindir. Bayağı yaban domuzunun da domuz gibi kendine has bir burun yapısı vardır. Bu burun yapısı yemek ararken toprakta kökler, yumrular, leşler veya küçük hayvanlar bulmak açısından kullanışlıdırlar.
Yiyeceğini bulmak için eşelenmesi ve toprağı kabartıp havalandırması, yaban domuzunun ormana sağladığı en önemli katkıdır. Ancak nüfusları ormanda yeterli yiyecek bulmalarını zorlaştıracak kadar arttığında, köy ve kasabalara yakın yemlenmeye başlarlar ve ekili tarım alanlarına büyük zarar verirler. Bu nedenle yaban domuzu nüfusu kontrol altında tutulmaya çalışılır.
Yaban domuzları 15-20 bireyden oluşan sürüler halinde yaşarlar. Çiftleşme zamanı dışında sürüde yalnız dişiler, gençler ile yavrular bulunur. Dişilerine (yöresel olarak değişmekle birlikte) beniş, yavrularına ise pijamalı, moza ya da potak adı verilir. Sürü lideri en iri beniştir, sürü hareket ederken en öndedir. Sürü hareket ederken genellikle önde dişiler, ortada yavrular ve en son genç erkekler olmak üzere dizilirler.
Silah olarak da kullandıkları uzamış dört azı dişleri yüzünden azılı adı verilen erkek yaban domuzları yalnız yaşarlar. Çiftleşme zamanı sürüleri bulup dişilerlerle eşleşirler. Genel kanının aksine, azılılar dişileri için ölümüne kavga ederler. Azı dişleri iki alt çenede, iki üst çenede olmak üzere dört tanedir. Yine genel kanının aksine, azıları birbirine sürtmesinin nedeni bileylemek değildir. Alt azılar kıvrılarak uzadığından, üst azılara sürtünür, yeterince uzadıklarında domuzun ağzını açmasına engel olabilirler; bu yüzden, azılı, azı dişlerini uzadıkça kırar. Bu iş için alt-üst azıları birbirine sürttüğü gibi, ağaçlara da sürter, hatta azılarını kabuğun altına sokup kanırtarak da kırar, bu arada da ağacın kabuğunu soyar. Azılar eşelenmekte ve köklerin sökülmesinde kullanıldığı gibi, tehlike anında silah olarak da işe yaramaktadır. Domuz avı sırasında kesilen pek çok avcı ve av köpeği vardır; yaralanmalar çok ciddi, bazen öldürücüdür.
Domuzun izi keçi izine benzer, ancak farklıdır. Azılıların iki tırnağının arkasında mahmuz tabir edilen iki çıkıntı vardır, izleri kolaylıkla azılı izi olarak ayırt edilebilir.
Uzun tüylü üst kürkünü özellikle kurumuş çamur ile sertleştirilmiş bir zırh gibi kullanır. Giremediği çalı yoktur. Gündüzleri dikenli ve sık çalılıklarda yaptığı yatağında dinlenir. Geceleri yemlenir. Özellikle dolunay zamanı çok aktiftir. Vücut yüksekliğine oranla oldukça kısa kalan bacaklarına rağmen çok hızlı koşar. Boyun yapısı nedeniyle başını kolay hareket ettiremez. Hem koşu hızının yüksekliği, hem de başını hareket ettirmesindeki sınırlamalar nedeniyle çabuk yön değiştiremez.
Burnu çok iyi koku alır. Örneğin Fransa'da trüf mantarının bulunmasında eğitilmiş yaban domuzları kullanılır. Benzer şekilde, Türkiye'de dolaman diye bilinen trüf mantarı türünü arayanlar da domuz izlerini takip ederler.
Avlanma [değiştir]
Türkiye'de, av sezonunda, bir av gününde bir avcının bir adet yaban domuzu avlamasına izin verilmektedir. Üreme hızı nedeniyle yaban domuzu nüfusunun kontrol altında tutulması için av sezonu dışında da, İlçe Tarım Müdürlüklerinin belirlediği yerlerde, belirlenen sayıda domuzun avlanması, bakanlık izni ve onayı ile gerçekleşmektedir. Bu avlarda fişek ve ulaşım devlet tarafından sağlanabilmektedir.
Domuz avı büyük av kabul edilir. Türkiye'de lisanlı avcıların yapabildiği, ücretsiz katılım olan tek büyük avdır. Diğer büyük avlar (geyik, kurt, ayı, dağ keçisi ve yaban koyunu) av turizmi kapsamında önemli paralar karşılığı yapılabilmektedir.
Türkiye'de sıklıkla görülen yaban domuzu avı yöntemi sürek avıdır. Yaban domuzu arama/tarama avı ile de avlanabilir.
Bu yöntemlerin dışında, özellikle bağbozumu zamanında çiftçi tarladaki ürününü domuzdan korumak için gece beki yapmaktadır. Bu bir av değil zirai mücadeledir, ancak avcılar da katılabilmektedir.
Yaban domuzunun trofesi azı dişleridir; avcıların hedefi azılı erkek yaban domuzlarıdır. Avın ve trofesinin büyüklüğü yaban domuzunun yaşı ile doğru orantılıdır. Üst kürkü pek çok memelide olduğu gibi kılların beyazlanması ile yaban domuzunun yaşını belli eder.
Bayağı yaban domuzu Korunma durumu: Asgari endişe (LR/lc) | ||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Bilimsel sınıflandırma | ||||||||||||||
| ||||||||||||||
| ||||||||||||||
Sus scrofa (Linnaeus, 1758) | ||||||||||||||
Dağılımı |
Kedi
Korunma durumu: Evcilleştirilen | ||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Bilimsel sınıflandırma | ||||||||||||||
| ||||||||||||||
| ||||||||||||||
Felis sylvestris catus Linnaeus, 1758[1] |
Kedi (Felis sylvestris catus), kedigiller (Felidae) familyasından avcı, memeli, evcil, etçil bir hayvandır. İnsanlar, kedilerin arkadaşlığına ve onların haşarat, yılan ve akrep avlayabilme kabiliyetine önem vermektedir. Kediler en az 9.500 yıldır insanlarla birlikte yaşamaktadır.
2,5 ile 12 kilo arasında ağırlığa ve dişilerde 50 cm. Erkeklerde 70 cm ye varan ebatlardadır. Çok çeşitli renklere sahip olabilmekle beraber genetik olarak çok farklı ve orijinal renklere de sahip olanları mevcuttur. Kedigiller familyasının genel karakteristik özelliklerini taşımaktadırlar. Ortalama kedi ömrü 14 yıldır. Ancak kediler iyi bir beslenme ile 20 yıla kadar yaşayabilirler.
Köpeklerin hayatı [değiştir]
Köpeklerin koku alma ve işitme duyuları keskindir. Görme mekanizması, sarı ve mavi renkleri daha iyi algılayabilen yapıdadır. Zeki olduğundan kolayca terbiye edilebilir. Sahibine bağlılığı ile ün yapmıştır. Parmakları üstünde koşar ve iyi yüzer.
Erkek köpekler arka bacaklarından birini kaldırarak idrar bırakırlar. Ağaç kökü, kaya gibi yerlere kokulu olan tuvaletlerini yaparak, bölgelerinin sınırlarını çizerler. Daha sonra, arka ayaklarıyla boğa gibi tepinerek, idrar ve dışkı bıraktığı yere patilerindeki bezde bulunan hormonları bırakır. Bu hormonlar köpeğin cinsiyeti, yaşı, statüsü ve üreme durumu gibi konularda, diğer köpekleri bilgilendirmek içindir. Her köpek komşu köpeklerin kokulu işaretlerini tanır ve bölgelerine girmekten çekinir. Köpeklerin koku hafızası son derece gelişmiştir ve yeni bir kokuyu aldıktan hemen sonra, burnunu yalayarak bu kokuyu hafızasına alır. Beş ayda bir eşleşirler. 63 günlük bir gebelik devresinden sonra, dişi, gözleri kapalı ve 6-8 yavru doğurur. İki hafta sonunda gözleri açılarak işitmeye başlarlar. Altı hafta süt emerler. Eğitim görecek köpeklerin 6 haftalıkken eğitilmeye başlanması önerilir. On aylık olunca erginleşir, 15-20 yıl kadar yaşarlar. Çikolata köpeklerde körlüğe neden olabilmektedir. Köpeklerin kedileri yediği bir söylentidir. Zira köpekler kedileri bazen eğlence, bazen yaralamak veya öldürmek için kovalar.
İnsanlarla etkileşim [değiştir]
Evcil köpekler kurt atalarından miras kalan kompleks bir sosyal hiyerarşiye sahiptirler. Köpekler, her bir köpeğin hiyerarşideki yerini belirleyen karmaşık hareketler gösterirler ve akıllarından geçenleri anlatmak için değişik duruşlar sergilerler. Bu gelişmiş sosyal iletişim, köpeklerin eğitilebilir, oyuncu olmasını ve evlerde rahat yaşabilmesini sağlamıştır. Bu sayede tehlikeli avcı hayvanlar olmalarına karşın insanlarla eşsiz bir bağ kurmuşlardır.
Her ne kadar uzmanlar köpeğin evcilleştirilmesinin detayları üzerinde uzlaşamasalar da, insanın köpek alttürleri oluşumunda önemli bir rol oynadığı kabul edilir. Evcilleştirilmelerinden hemen sonra köpekler insan topluluklarında sıkça rastlanan hayvanlar haline gelmişlerdir, ve tüm dünyaya yayılmışlardır. Sibirya'dan göçenler Bering Boğazı'nı geçerken köpeklerden yararlanmıştır. Uzmanlar 12,000 yıl önce göçmenlerin Kuzey Amerika'ya varabilmesinde köpeklerin önemli rol oynadıklarını söylemektedirler. Köpekler Kuzey Amerika'daki Athabascan halkının hayatında önemli bir yere sahipti ve o halkın tek evcil hayvanıydı. Köpekler ayrıca Apaçi ve Navaho kabilelerinin göçünde yükün büyük bir bölümünü taşımışlardır. Bu kabilelerde köpeklerin yük taşımak için kullanımı, atın Kuzey Amerika'ya girmesinden sonra bile devam etmiştir.
Üreme [değiştir]
Erkek köpeklerin eşleşme güdüsü, kızana gelmiş herhangi bir dişi kokusu aldığında devreye girerken, dişiler 180 günde bir eşleşme dönemine girerler ve sadece bu dönemin uygun günlerinde çiftleşebilirler. Regl dönemi, 180 günde bir, 21 gün süren bir siklustur. Kanamanın 8. ve 13. günleri arası, eşleşme için uygundur. 63 günlük bir gebelik devresinden sonra, dişi, burnu tamamen açık, gözleri kapalı ve sağır 2-8 yavru doğurur. Yavru sayısı, eşleşme sıklığı, eşleşme zamanı, dişiyi dölleyen erkeklerin sayısı ya da erkeğin döl kalitesi gibi etkenlere bağlıdır. Yavru doğduğunda, sadece burnu açıktır, 14. günde gözler, 21. günde kulaklar açılır. Anne köpek, doğumda, son yavrunun gelmesiyle beraber, yavru toplama motor şablonunun etkisiyle, 14 gün boyunca yavrularına muazzam bir ilgi gösterir. 14. günde yavruların gözleri açıldığında, annedeki oksitosin hormonu tamamen normal seviyeye gelmiş ve anne yavruları ile ilgisini hemen hemen keser. Yavrular için cözüm üretme, kaybolduklarında arama, yardım için çağırdıklarında yanlarına gitme gibi eylemleri keser. Yavrular altı hafta süt emerler.
Köpeklerin ter bezleri pati yastıklarındadır. Yeterince ter atamadıkları için, ağız ve salya yoluyla sıvı atarlar. Özellikle sıcak zamanlarda dillerini ağızlarından sarkıtarak harâretlerini dışarı atarak serinlerler.
Korunma durumu: Evcilleştirilen | ||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Bilimsel sınıflandırma | ||||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||||
| ||||||||||||||||||||
Canis lupus familia |
sibirya kurdu
Özellikler [değiştir]
Genelde buz mavisi gözleriyle korkutucu olsa da, sevgi dolu bir hayvandır. Özgürlüklerine düşkünlükleri ve inatçılığıyla tanınırlar. Çocuklara karşı çok hoşgörülüdür. Aslında herkesle iyi geçinir, ama kuş, fare gibi küçük hayvanları avlamak isterler. Yalnızlığı sevmezler, eğer yalnız kalırsa sıkılıp evdeki eşyaları kemirebilirler. Gereksiz yere havlamayan bir köpek ırkıdır, ancak uluyabilirler. Sibirya kurtları sıcağı hiç sevmezler ve sıcaklarda bunalırlar. Haskiler -60 derece soğukta yaşayabilirler.
Ortalama ömrü 11-13 yıldır. Erkeğinin kilosu 20 ila 27, dişisinin kilosu 16 ila 23 tür.
Karakteri [değiştir]
Zeki, fazlasıyla Oyuncu, Sosyal, Ailelerine bağlı ancak inatçı ve haylaz köpeklerdir. Zeki ve sosyaldirler çok kolay öğrenirler ama kendi mantıklarınca amaçsız buldukları komutlara uymamakta ısrar ederler.Eğitim verilmesi zor bir ırktır. Evdeki/çevrelerindeki diğer hayvanlarla çok iyi geçinirler ancak Fare ve küçük kuşlar gibi küçük hayvanları avlamaya meyillidirler. Çok kolay öğrenirler ancak komutlara cevap almak için sabır ve tutarlılık gerekir. Hava sıcak olmadığı sürece koşup oynamayı çok severler ancak sıcaklarda korunmalı serin bir yerde tutulmalıdırlar. Bu köpekler yüzyıllarca Sibirya Chukchi halkı tarafıncan kızak çekme ve Ren geyiği sürülerini güdmede ve bekçi köpeği olarak kullanılmışlar. Ancak Bu köpeklerin karaktristik bir özelliği daha havlamayı pek sevmemeleri o yüzden d bekçi köpeği olarak pek uygun değildirler. Pek havlamazlar ancak ulamayı çok severler. Çocuklarla araları çok iyidir. Çocuklara karşı çok tutarlı ve sabırlıdırlar. Sık kürkleri nedeniyle sıcağa tahammülleri yoktur. Özgürce koşup oynamayı çok severler, Boş bırakılmaya gelmezler çünkü kaçıp başı boş gezmeye bayılırlar.
Bakımı [değiştir]
Özgürce koşup oynamayı çok seven bir ırk olduklarından dolayı apartman yaşamı için çok uygun köpekler değiller. Hava sıcak olmadıkca çok iyi koşu arkadaşlarılar. tüylerinin uzun olmamasından dolayı düzenli aralıklı fırçalamak gerekmektedir fırçalarken acıtmamaya dikkat ediniz sinirlene bilir. oldukça fazla egzersiz gereksinimleri vardır. Tek başlarına olmayı hiç sevmezler tek başlarına kaldıklarında bir şeyleri kemirmeğe başlayabilirler.
Tarihçesi [değiştir]
Bu ırk yüzyıllarca Sibirya Chukchi halkı tarafıncan kızak çekme ve Ren geyiği sürülerini güdmede ve bekçi köpeği olarak kullanılmışlar. 1905 yılında bu köpekler Alaskaya götürüldü. bölgede 1925'te ortaya çıkan Difteri salgını için gereken ilaçları bu köpeklerden oluşan bir sürü bölgeye getirmeyi başarmıştır bu olaydan sonra insanların dikkatini çekmeyi başarmışlardır.
Bu köpek maddesi bir taslaktır. Maddeyi geliştirerek Vikipedi'ye katkıda bulunabilirsiniz. |
İLK NASIL BULUNDULAR [değiştir]
Bu konuda bir çok tahmin vardır ancak hala kesin olarak bulunamamıştır.Bu konuda araştırma yapanların büyük çoğunluğu bu köpeklerin ilk kez ortaya çıktığı ve bu bölgeden adını aldığı Sibirya'da bir köpek ile kurtun birleşmesi ile olduğu yönünde.Her ne kadar görüşlerin çoğu bu yönde olsada bazı araştırmacılar bu konuda farklı fikirlere sahiptir.Sibirya kurtlarının bu özelliği Alman çoban köpeklerininkiyle aynıdır.
Resimler [değiştir]
Siberian husk.jpg |
Kutup Ayısı
Kutup ayısı , Eukaryota (ökaryotlar) üst-aleminden bir etçildir. Animalia (hayvanlar) aleminin Chordata (kordalılar) şubesindendir. Mammalia (memeliler) sınıfındandır. Carnivora (etçiller) takımının Caniformia (köpeğimsiler) alt-takımının bir üyesidir. Ursidae (ayıgiller) familyasının Ursus cinsinin Ursus maritimus binominal isminin taşıyan biyolojik türdür.
Johann Fischer von Waldheim tarafından 1817 yılında sınıflandırılan ve isimlendirilen Ursidae (ayıgiller) familyasının; 1758 yılında Carolus Linnaeus’un isimlendirdiği Ursus cinsinin bir üyesidir. İngiliz kaşif Constantine John Phipps, 1774 yılında kutup ayısına Ursus maritimus ismini vererek onu da bilimsel olarak sınıflandırmış oldu.
İlk önce İngiliz kaşif John Phipps, 1774 yılında kutup ayısını ayrı bir tür olarak tanımlamış ve ona Ursus maritimus ismini vermiştir. Önerilen diğer isimler ise şöyleydi: Thalassarctos, Thalarctos ve Thalatarctos. Fakat sonunda taksonomiye yerleşen isim Ursus (Thalarctos) maritimus oldu. Erdbrink (1953) ve Thenius (1953) bu ismi boz ayıya (Ursus arctos) dayandırıyordu. Fosil kayıtlarına ve evrimsel ilişkilere bakarak Kurtén (1964), Phipps’e (1774) Ursus maritimus ismini önerdi. Bunun üzerine Harrington (1966) tarafından yükseltildi. Manning (1971) ve Wilson (1976) bugünkü hali ile kullandılar.
Doğal menzili [değiştir]
Kutup ayısı dolaykutupsaldır (kutup çevresinde olan). Kuzey Kutbu'nda ve çevresinde yaşar, güney sınırları ise yüzen buzullarla belirlidir (en aşağı nokta: James Bay, Kanada). Kutup ayısı nüfusu 88 derecenin üzerinde azalsa da tüm kutup bölgesinde yaşadıkları bilinmektedir. Sayıları 20.000 civarındadır[1].
Nüfusça sık bulunduğu yerler:
- Wrangel Island ve batı Alaska
- Kuzey Alaska
- Kanada Kutup takımadaları
- Grönland
- Svalbard-Franz Josef Land
- Kuzey-Orta Sibirya
Menzilleri, başlıca besin kaynağını oluşturan fokları yakalarken platform olarak kullandıkları deniz buzulları ile sınırlıdır. Küresel ısınma nedeni ile doğal ortamlarının yok olması bir tür olarak Kutup ayısının yaşamını tehdit etmektedir; bu yüzyıl içinde soyunun tükenmesi olasılığı vardır. Bunun işaretleri daha şimdiden menzilinin güney uçlarında gözlemlenmiştir.[2][3] Ayrıca yakın zamanda kuzeyde de görülecektir.
Boyut ve ağırlık [değiştir]
Kutup ayısı, bugün dünya üzerinde yaşayan kara etoburlarının en büyüğüdür.Aslında akrabası boz ayı ondan çok daha iridir fakat boz ayı hem et hem de ot yer.Fakat kutup ayısı ise sadece etoburdur.Yetişkin bir kutup ayısı 2.6 metre uzunluğuna erişebilir. Şu ana kadar tanımlanabilen ayı türleri içinde en kalın posta sahip olanıdır. Kürk olmayan dış organları burnu ve ayak tabanlarıdır. Kutup ayısının boynu diğer ayı türlerinden daha uzundur. Ayrıca ısı yalıtımı amacıyla kulakları da daha küçüktür ve kafatası daha uzun bir yapıya sahiptir. Kutup ayıları adeta yüzmeleri için tasarlanmış güçlü uzuvlara ve onlar için palet görevi gören gelişmiş ön pençelere sahiptir. Ayak parmakları birbirlerine bağlı değildir. Pençeleri içeri çekilemez ve kar üzerinde rahat yürüyebilmeleri ve buz katmanlarını kazabilmeleri için tasarlanmıştır. Bununla beraber ayak tabanları şok emici bir özelliğe sahiptir. Sivri pençeleri de kar üzerine yüksek bir izdüşümü uygular ve kar üzerinde kaymadan yürüyebilmelerini sağlar. Dişiler erkeklerin hemen hemen yarısı kadardır. Gebe bir dişi kutup ayısı yaz boyunca kış uykusu için 500 kg yağ stoku depolamak zorundadır. Ortalama bir yavru kutup ayısı doğduğunda 700 gram ağırlığındadır. Yavrular her ne kadar küçük olsalar da görünüş olarak yetişkinlere oldukça fazla benzerler. Yetişkin kutup ayıları 900 kg ye kadar erişir.
Post ve deri [değiştir]
Kutup ayısının burnu ve derisi siyahtır. Sanılanın aksine postu beyaz renkte değildir. Kutup ayısının postu yarı saydamdır. Bu post, hem iyi bir kamuflaj sağlar hem de soğuğa karşı korur.
Kutup ayılarının sarıya çalan beyaz renkli kürkleri tıpkı ördeklerde olduğu gibi, suyu üzerinden kaydıracak yapıya sahiptir. Ayrıca tırnaklarının arası yarı uzunluğuna kadar yüzme zarı ile kaplıdır.[4]
Diğer arktik hayvanların aksine kutup ayısı, yazın daha koyu renkli bir posta sahip olmak için tüy dökmez. Post mor ötesi ışığı emer. Tüylerin fiber-optik özellikleri yoktur ve ışığı ya da ısıyı transfer etmezler. Buna rağmen postun altındaki alt tabaka kutup ayısını öyle iyi izole eder ki, 10 °'nin üzerinde aşırı ısınma problemi ile karşı karşıya kalır. Post, ayının kızılötesinde görünmesini engeller, kızılötesinde kutup ayısının sadece burnu ve nefesi görülür[5]. Bu alt tabaka birkaç santimetre boyunda kısmen daha seyrek içi boş tüylerle kaplıdır. Bu koruyucu tüyler gergin, parlak ve diktir, alt tabakanın ıslakken düğümlenip karışmasını engellerler. Böylece su daha donamadan kolayca silkinebilir. Ayrıca kutup ayısı bu tabakadaki nemden kurtulmak için karda yuvarlanır.
2005 yılında Brooklyn hayvanat bahçesindeki birçok kutup ayısı alt tabakalarında yetişen bir yeşil alg yüzünden yeşil renge büründü. O yıl Chicago alışılmadık sıcaklıkta nemli ve kuru bir yaz geçirmişti. Algler ayılara zarar vermediğinden olaya müdahale edilmedi, kendiliğinden geçmesi beklendi. 2004 şubatında Singapur hayvanat bahçesinde iki ayı aynı sebeple yeşile döndü. Buna Singapur'un sıcak ve nemli havasının yol açtığı açıklandı. Ayılar peroxide blonde adlı kimyasalla yıkandılar. 1980 yazında San Diego hayvanat bahçesindeki üç ayı bu şekilde yeşile dönmüş ve giderilmesi için bir tuz karışımı ile yıkanmışlardı.
Alt türler [değiştir]
Genel kanı, yaşamakta olan kutup ayısı alt türü olmadığı yönündedir[6]. Hatta boz ayılarla kutup ayılarının çiftleşmesinden doğurgan melezler[7] [8] ortaya çıkmasından dolayı bazı kaynaklar kutup ayısının boz ayının bir alt türü olduğunu iddia ederler.
Farklı nüfus sayıları kimin saydığına göre değişiklik gösterir. Kutup ayılarına ilişkin uluslararası otorite sayılan IUCN/SSC Kutup Ayısı Uzman Grubu (Polar Bear Specialist Group "PBSG") adlı bilimsel kuruluş, dünya çapında 20 farklı popülasyon ya da "sürü" olduğunu varsaymaktadır.[5] Diğer biliminsanları 6 faklı popülasyon tanımaktadır.
Diğer kaynaklar şu iki alt türü listelemektedir.
Beslenme [değiştir]
Kutup ayıları, Ayıgiller familyasının en yırtıcı üyesidir. Besin tercihleri çoğunlukla foklardan yanadır. Diyetlerinin % 95 gibi çok büyük bir oranını halkalı fok ve sakallı fok oluşturur. Yetişkin ayılar genellikle fokların yağ ve deri kısımlarını yerken, genç ayılar protein açısından zengin kırmızı etlerini tüketirler. Kutup ayılarının foklar dışında da geniş bir besin yelpazesi vardır. Yengeç dahil birkaç deniz kabuklusu türünü yiyebilir. Ayrıca kutuplara özgü kemirgen türlerini yediği de olur. Foklarla yakın akraba olan morsları, özellikle yavrularını; bununla birlikte bahar aylarında ren geyiği, Kanada geyiği, Misk öküzü ve benzeri toynaklılarla da büyük ölçüde beslenir. Beluga balinasını da kıyıya vurduğunda kutup ayılarının hedefi olabilir. Bazen kuşları ve yumurtalarını yediği de olur. Hatta kendi türlerini bile yiyebilirler. Bunun en önemli örneği aç bir erkeğin yabancı bir dişinin yavrusunu öldürüp yemesidir. Omnivor olmasına karşın bitkisel olarak da beslenir. Bitki kökleri, kelpler, bazı meyve türleri de beslenme yelpazesinin önemli bir bölümünü oluşturur. Kutup ayıları bahar gibi sıcak aylarda genellikle karasal hayvanları ağırlıklı olarak avlar. Havalar soğuduğunda ise daha çok okyanusal besinlere ağılık verir. Dişi kutup ayıları kış uykularına yatmadan önce balinalar, foklar, morslar ve buna benzer okyanusal ve yağ açısından zengin besinlere yönelirler. Kutup ayıları yetişkin bir morsu devirecek kadar güçlü olmalarına rağmen, böyle riskli ve yorucu bir işe çok nadiren kalkışırlar.
Avlanma [değiştir]
Arktik bölgesinde milyonlarca fok yaşar. Kutup ayıları foklar nefes almak için buzdaki deliklerden çıktıklarında onlara saldırırlar. Kutup ayılarının en yaygın olarak kullandıkları yöntem de budur. Avlanırken en çok güvendikleri duyu koklamadır. Diğer duyuları neredeyse insanınkine yakınken, koku alma duyuları insanınkinin 2100 katı daha hassastır. Fokların nefes alma deliklerinden çıktıklarında verdikleri nefesin kokusunu kilometrelerce öteden algılayabilirler. Kutup ayısı, bu deliğin yanına gelir ve fok dışarı çıktığında ön pençeleriyle ona saldırır. Daha sonra da buzların üzerine çeker ve yer. Keskin dişleriyle kafatasını ısırırlar ve foku öldürürler. Kutup ayıları bazen foklara sessizce yaklaşarak onları buzun üstünde dinlenirken de avlayabilirler. Eğer fok dikkat etmezse, ayı ansızın ortaya çıkıp ona doğru atak yapabilir. Fok avlamanın bir başka yolu da şöyledir: Buzun altındaki fokun kokusunu alan ayı, güçlü ön pençeleriyle buza vurarak kırar ve altındaki foka dişleriyle ve pençeleriyle saldırır.
Kutup ayılarının duyabilme yetenekleri muhtemelen insanınınkine yakındır. İnsanlar en düşük frekans olarak 0,02 kHz, en yüksek frekans olarak da 20 kHz duyabilirler. Araştırmalar kutup ayılarının görme duyularının da insana oldukça benzer olduğunu ortaya çıkarmıştır. Gözlerinin arkasında onları güneşten gelen ultraviyole, yani mor ötesi ışınlardan korur. Kutup ayılarının dokunma duyusu hakkında oldukça az bilgiye sahibiz. Ancak bilim adamları onların nesneleri burunlarıyla, dilleriyle ve pençeleriyle dokunarak tanımaya çalıştığını ortaya çıkarmışlardır. Araştırmalar kutup ayılarının tat alma duyularıyla ilgili fazla bir bilgi vermemiştir. Bununla birlikte kutup ayısının tat alma duyusunun hassaslığı ya da hangi yemeğe ne kadar önem verdiği de açıkça öğrenilememiştir. Yalnızca besinleri birbirinden ayırdığı bilinmektedir. Kutup ayılarının av esnasında güvendikleri en hassas duyuları ise kokudur. Bir av köpeğinden 7 kat iyi koku alabilir. Bu insanınkinden 2100 kat daha hassas demektir. Araştırmalara göre kutup ayıları 32 km (20 mil) uzaklıktan avlarının kokusunu alabilmektedir.
Kutup ayıları muhteşem yüzücülerdir. Arktik Denizi’nin dondurucu sularında 60 mil, yani 100 km gibi muazzam bir mesafeyi yüzerek aşabilirler. Bazı durumlarda zamanlarının büyük bir kısmını yüzen buz kütlelerinin üzerinde geçirirler. 12 cm (5 in) kalınlığında bir yağ tabakasına sahiptirler. Bu tabaka hafif olduğundan onların su yüzeyinde daha az efor harcayarak kalabilmelerini sağlar. Ayrıca soğuğa karşı bir izolasyon görevi de görür. Son zamanlarda kutup ayıları artan fok avcılığı nedeniyle besin bulamıyor ve yağ tabakaları inceliyor. Ayrıca küresel ısınma nedeniyle de buz tabakaları kırıldığından dolayı kutup ayıları besin bulmak için çok uzun mesafeler yüzerek yorgun düşüyor ve dinlenecek bir buzul bulamadığından boğulabiliyor.
İnsanlar çöplerini dışarı bırakırlar. Bu da onların kutup ayılarıyla karşılaşmalarını sağlar. Kutup ayıları da tıpkı diğer ayılar gibi kusursuz bir koku alma duyusuna sahiptirler. Bu sayede çöplerin kokusunu alırlar ve insanlarla karşılaşırlar. Ayrıca insanların onların habitatını yok etmesi sonucunda da kutup ayıları insanların içine karışıyor. Araştırmalar sonucunda çöp boşaltma ve plansız kentleşme sonucu kutup ayısı ve insanların en çok Churchill ve Manitoba’da karşılaştıkları ortaya çıktı.
Üreme [değiştir]
Kutup ayıları ilkbaharda çiftleşir. Eşler geçicidir, çiftler arasında bir bağ olmadan sadece üreme için bir araya gelir. Gebelik süresi 240 gündür (8 ay). Yavrular, anne tarafından ekim ayında derin karın içinde kazılan bir inde kışın başında doğar. Genelde iki yavru doğar, daha az sıklıkla da bir veya üç yavru. Dört yavrunun doğduğu çok nadir olsa da görülmüştür. Diğer tüm Ursus ayılarındaki gibi yavrular doğduklarında çok küçüktür. Tipik olarak 30 cm. boyunda ve ortalama 700 gr. ağırlığında olurlar.
Doğduklarında neredeyse tamamen korumasız, tüysüz ve kördürler. Bir ay sonra gözleri açılır, 1,5 ay sonra ise yürümeye başlarlar. Katı yiyeceklerle beslenmeye başlamaları 4-5 ay sonra olur. On ay boyunca kendilerine avlanmayı ve erkek ayılardan korunmayı öğreten annelerinin yanından ayrılmazlar. Anneler yavrularını 2,5 yıl boyunca diğer tüm ayı türlerinden fazla ve sadece deniz memelileri ile karşılaştırılabilecek % 33 oranında yağ içeren bir süt ile emzirirler.[5] Cinsel erişkinliğe 3-4 yaşlarında erişirler. Yetişkin kutup ayılarının 30 yılı aşkın yaşadıkları bilinmektedir.
Buzdan İn [değiştir]
Hamile kutup ayısı kendisi ve yavruları için kardan bir in kazar. Bunun dışında bir yuvada yaşamazlar. Tipik bir yuva, 2 metre uzunluğundaki bir tünel ve çapı yaklaşık yarım metre olan yuvarlak bir alandan oluşur. Yüksekliği ise yaklaşık yarım metre kadardır. Bu yuvaların genellikle birden fazla odacığı vardır ve kutup ayıları bu odaları yuvanın girişinden daha yüksek seviyede hazırlarlar. Böylece odalardaki sıcak havanın girişten dışarı çıkması engellenmiş olur. Yuvanın üzerine ve girişine kış boyunca yağan karlar yığılır. Kutup ayısı bu kar yığınında sadece hava girecek kadar dar bir açıklık bırakır.
Tavanın kalınlığı 75 cm ile 2 m arasında değişiklik gösterir. Tavanın kalınlığı yalıtım görevi görür. Bu sayede yuva içindeki sıcaklık korunur. Norveç Oslo Üniversitesi'nden araştırmacı Paul Watts, yuvalardan birinin tavanına bir ısıölçer koymuş ve yuvanın sıcaklığını ölçmüştür. Bu çalışma sırasında dışarıdaki sıcaklık -30 °'ye kadar düşerken yuvanın ısısı hep 2-3 derece arasında sabit kalmıştır. Anne ayının karın kalınlığına göre değişen bu yalıtım özelliğini nasıl bilebildiği ise, henüz açıklanamamıştır.
Kutup ayıları kış uykusuna yatmaz, ama hamile veya emzirmekte olan anne ayılar yavruları çok gençken inlerinden dışarı çıkmazlar. Bu dönemde hiç enerji harcamamak ve yavrularının daha iyi beslenmesini sağlamak için metabolizmasını düşürür. 9 ay boyunca önceden depolamış olduğu vücut yağını (en:blubber proteine çevirir ve yavrularının beslenmesini sağlar. Bu aylar boyunca kendisi hiç beslenmez. Metabolizmasını yavaşlatırken kalp atışlarını dakikada 70'den 8'e kadar indirebilir. Bu süre içinde yemek yemediği gibi doğal ihtiyaçlarını da karşılamaz. Böylelikle yavrularını doğuracağı dönemde fazla enerji harcamamış olur. Bu süre için hem kendi hem de yavrularının beslenmesi için tamamen kendi vücut yağına bağlıdır.
2004 yılında National Geographic'in yaptığı çalışmada 1970 yılında sıradan olan üçüz doğuma hiç rastlanmamıştır. Aynı zamanda sadece her yirmi yavrudan biri 18 aylıkken sütten kesilmektedir. Bu rakam 1970'te yarıdan fazlaydı.[3]
Evrimsel ilişkiler [değiştir]
Rakun ve ayı familyalarının 30 milyon yıl önce ayrıldıkları sanılmaktadır. Yaklaşık olarak 13 milyon yıl önce Andean ayısı (Tremarctos ornatus)[11] 6 farklı ayı türü ise 6 milyon yıl önce ortaya çıkmıştır. DNA araştırmasına göre kutup ayısı yaklaşık 200 bin yıl önce boz ayıdan türedi. Kutup ayı ve boz ayının çiftleşmeleri sonucunda ortaya doğurgan melezler çıkmaktadır. Fosillere göre öğütücü dişleri 10 ila 20 bin yıl önce boz ayılardan farklılaştı.
1996 yılında Alaska Fairbanks Üniversitesi'nden Sheilds ve Talbot tarafından yayınlanan bir makaleye göre, çeşitli boz ayı popülasyonlarındaki DNA karşılaştırmaları, Alaska'nın ABC adasının boz ayılarının, kutup ayıları ile diğer tüm boz ayı popülasyonlarından daha yakın geçmişli bir ortak ataya sahip olduklarını göstermiştir.
Koruma durumu [değiştir]
FİL
Filler Memelilerin hortumlular ailesinden bugün karada yaşayan hayvanların en iri ve en kuvvetlisi olan hayvan dır. Otçul hayvanlardandır. Vücudunun ağırlığı ortalama olarak 3.4 bin kilo kadardır. Fillerin 5 metre yükseklikde olanları vardır. Burunları, hortum şeklinde uzanmıştır. El hizmeti gören bu hortumu ile yiyeceklerini ağzına götürürler. Çok kuvvetli olan hortumu ile büyük ağaçları devirebildiği gibi bir korunma vasıtası olarak da kullanırlar. Ama asıl korunma organları, iki metre kadar uzun olan ve yaklaşık olarak 100 kilo olan iki azı dişidir.Fillerde hamilelik süresi Asya fillerinde ortalama 610 gün kadar , Afrika fillerinde ise yaklaşık 2 ay daha uzun sürer. Hindistan filinde 8-12 yaşında cinsel olgunluğa erişerek üreye bildiği halde, Afrika filinde bu süre 14 yılı bulmaktadır.
Her iki türün ayırt edici özellikleri gövdelerinin çok iri, burunlarının hortum biçiminde uzamış, bacaklarının kalın ve sütun biçiminde, kulaklarının geniş (özellikle Afrika filinde), kafalarının çok iri ve sürekli uzayan üst kesici dişlerinin (fildişi) savunma dişlerine dönüşmüş olmasıdır. Ama Asya filinin dişisinde genellikle bu savunma dişleri bulunmaz. Ayrıca Sri Lanka da yaşayan alt türünün erkekleri de %30 oranında fildişinden yoksundur. Renkleri bozdan kahverengiye kadar değişen fillerin derileri kalın, kılları seyrek ve kabadır. Burun delikleri uzun hortumlarının ucunda yer alır; kaslı ve çok amaçlı bir organ olan hortumun ucundaki parmaksı uzantı, hayvanın küçük nesneleri tutabilmesini sağlar. Bu uzantı Afrika filinde çift, Asya filinde tektir. Filler su içmek için önce suyu hortumlarına çeker, sonra ağızlarına boşaltırlar. Erkeklerde testisler gövdenin içinde korunduğundan testis torbaları yoktur.
Afrika fili yaşayan kara hayvanlarının en irisidir; ağırlığı 7,5 tonu, omuz yüksekliği 3-4 metreyi bulur. Hindistan filinin ağırlığı 5 ton omuz yüksekliği 2,5-3 m dolayında, kulakları da Afrika filinkinden çok daha küçüktür. Fillerin bütün azı dişleri aynı anda çıkmadığı için ağızlarında işlevsel olan tek bir azı dişi bulunur; bu diş yıprandıkça yerini yenisi alır. Afrika fili 60 yaşına geldiğinde altıncı ve sonuncu azı dişini de yitirir. Fillerin ortalama yaşam süresi 60-80 yıldır. Fillerin birbirleriyle iletişim içinde olması onların bir araya toplanmasını sağlar ve ayaklarını vurarak ya da değişik sesler çıkararak 40-50 Hz arasında değişen frekanslarla iletişim kurarlar.
Dağılımı ve Yaşam Alanları [değiştir]
Asya filinin anayurdu Hindistan Yarımadası ile Asya’nın güney doğusu, Afrika filininki de Sahra’nın güneyindeki bölgelerdir. Eskiden cüce fil adıyla ayrı bir tür olarak kabul edilen hayvanların Afrika filinin yavruları olduğu anlaşılmıştır. Filler, çok yoğun bir bitki örtüsü ile kaplı olan ormanlardan çıplak savanlara kadar çok değişik yaşam ortamlarında görülebilir. Yaşlı dişilerin önderliğinde yaşayan küçük topluluklar, yiyeceğin bol olduğu yerlerde daha geniş sürüler oluştururken erkekler genellikle dişilerden ayrı sürüler halinde yaşar.
Beslenme [değiştir]
Belirli mevsimlerde besin ve su kaynaklarının daha bol olduğu yerlere göç eden ve zamanlarının büyük bir bölümünü beslenerek geçiren bu hayvanlar günde 225 kg ot yiyebilir ve 200 litreye kadar su içebilirler.Ayrıyetten 1 hafta içerisinde 2 tondan fazla yemek tüketirler.
Üreme [değiştir]
Gebelik süresi Asya filinde ortalama 610 gün, Afrika filinde ise yaklaşık 2 ay daha uzundur. Hindistan filinde 8-12 yaşında cinsel olgunluğa erişerek döl verebildiği halde, Afrika filinde bu süre 14 yılı bulabilir.Filler de insanlar gibi çiftleşirler.
Ek Bilgiler [değiştir]
Asya fili yüzyıllar boyunca savaş tören ve yük hayvanı olarak önemini korumuş, bakıcılarının yönetiminde ormandan tomrukların taşınmasında kullanılmıştır. Afrika fillerinin yük hayvanı olarak kullanılması çok daha kısıtlıdır. Filler ancak 20 yaşından sonra iş yapabilecek güce ulaştığından bu hayvanlar hiçbir zaman tam anlamıyla evcilleştirilmemiştir. Doğal yaşam alanlarının yok edilmesi ve fildişi için avlanmaları nedeniyle fillerin soyu tükenmeye yüz tutmuştur. Özellikle fil dişi ticareti için yasak avlanmalar Afrika fillerinin sayısını azaltırken bazı koruma bölgelerindeki sınırlı alanlarda giderek artan fil sayısı da çevreye zarar verecek boyutlara ulaşmaktadır.Ayrıca filler zıplayamaz.Bu da fili zıplayamayan tek memeli yapar. Ayrıca filler fıstık yer.
Resim Galerisi [değiştir]
Soldan sağa- İngiltere'de bir hayvanat bahcesinde Afrika Fili (Loxodonta africana), 1969 doğumlu, ve Asya Fili (Elephas maximus), 1970 doğumlu. |